28 Ocak 2011 Cuma

Nereye geldim ben? demiştim... işte bu yüzden özlüyorum!


1998 yılının Ocak ayıydı. 4 Ocak. Havaalanının kasvetli, boğucu, kalabalık, havasız ve kahverengi salonunda kucağımda kızım ağlarken, "Nereye geldim ben?" diye sormuştum kendime sessizce.

Neden sessizce? Çünkü orya gitmeyi ben istemiştim. Yıllardır duvarımda asılı duran, üniversite yıllarımda ondan esinlenip projeler hazırlayan bendim. Koskoca meydanın ortasında rengarenk kubbeleriyle yükselmiş duran St.Basil Katedrali... En çok da orayı görmek istiyordum, hayatta birşeyi çok isterseniz olur. Bunu biliyor musunuz?

Ama şimdi, asık suratlı polislerin pasaport kontrolü yaptığı bir salonda uzunca bir sıranın en sonundayım ve duvarlarda anlam vermediğim, kahverengi borulardan yapılmış, çirkin, soğuk ve estetikten uzak ne olduğu belirsiz süslemenin altında duruyorum. Hava çok soğukmuş. Öyle duydum. Ama beni mereklandıran havadan çok evim olacak yer. Burada evler de çok kötüymüş. Hem küçük hem bakımsızlarmış. Lüks daire istemiyorum zaten, temiz olsun yeter.

Sancılı pasaport kontrolünden kazasız belasız geçiyoruz. Bavullar çoktan dönen banttaki yolculuğunu tamamlamış. Zaman durmuş gibi öylece kala kalmışlar duran bantın üzerinde, bazıları yanında yerde. Ne çok bavulla gelmişiz, hayatı onca kilometre uzağa taşımak kolay mı tabi...

Bizikarşılayacaklar. Bir araç gelecek. Sonra eve gideceğiz. Evim diyebilecek miyim oraya? Kapıdan dışarı adım atar atmaz, evet, gerçekten soğukmuş. Bu kadarını beklemiyordum. İliklerim üşüdü denir ya...

Onca bavul, Sera'nın ana kucağı ve biz sığışıp arabaya uzun yolculuğa başlıyoruz. Şeremetyeva havaalanından şehre doğru giderken, yol üzerinde o zamanlar ne Mega var, ne İkea, ne Aşan... Aslında duyduğum kadarıyla market bizim bildiğimiz anlamda çok azmış. Olanlar pahalıymış ve sadece Ramstore (Migros) varmış. Bize uzakmış ama alışveriş için en uygun yer.Ne de olsa bizden...

Binalar sıklaşıyor iki tarafta. Bunlar nasıl bina böyle? Sanki herbiri elle tek tek işlenmiş, üzerlerine danteller örtülmüş... Bembeyaz şehrin ortasında dantelden binalar. Bir masalın içinde olmalıyım. Ama benim içim St. Basil'i görmeden rahat etmeyecek...

Caddeler çok geniş, Türkiye'de görülemeyecek kadar hem de... 5 şerit gidiş, 5 şerit dönüş yol şehir içinde. Ne muazzam... Bir caddeye geliyoruz biraz daralıyor yol. Sadece 2'şer şerit daralıyor. Mağazalar var. Tverskaya olmalı. Alışveriş yapabileceğiniz, mağazaların topluca bulunduğu tek cadde. Tunalı gibi, Bağdat cadddesi gibi. Ama seçenek çok az. Zaten mağazalara bakacak vakit yok. Bu muhteşem yapıları kaydetmem lazım beynime. Öyle görkemli ve güzeller ki... Tarih hala üzerlerinde.

Caddenin sonuna doğru, orada tam karşımda! Bu orası olabilir mi? Kremlin, evet Kremlin, öyleyse Katedral de burada bir yerlerde. Meydan nerde? Birden sola doğru kıvrılıyoruz, pek birşey göremiyorum. Ama görmek, yaşamak, gezmek, kaydetmek için zamanım çok olacak, hem de çok....

Bu gördüğüm Moskova nehri olmalı. Kenarında yürüyüşe çıkmak için sabırsızlanıyorum ama önce biraz havanın ısınması şart. Ve sağa döner dönmez... Kocaman sevimsiz Rusya otelinin hemen ardından... İşte orada. Peri masallarından fırlamışcasına karşımda göğe yükseliyor. Düşündüğüm kadar büyük değilmiş. Ama hayalimdekinden çok daha güzel. Duvarımdaki fotoğrafından kat kat güzel, gizemli, masalsı... St. Basil... Kızıl Meydanın orta yerinde... Arabadan atlayıp içine giresim var ama heralde bu saatte açık bile değildir.

Nehrin karşısına geçiyoruz, ters istikamete dönüyoruz, katedral hala orada. Ve... daha 2 dk bile geçmeden binaların arasına dalıyoruz. Evimiz... Nasıl yani? Nehrin kenarında, 7 kıkardeşlerden birinin hemen ilerisinde, katedralime yürüyüş mesafesi ile sadece 20dk uzaklıkta.

Bu kadar güzel olabilir mi?

Artık nereye geldiğimi biliyorum.

Neredeyim ben?

Hep bulunmak istediğim yerde.

Merhaba Moskova!
Merhaba evim!
Merhaba aşık olacağım şehir.
Zdrastvite moya lubimaya Moskva...

1 yorum:

Noni dedi ki...

Ay bu hikayeyi geldiğinde sende dinlemek istiyorum, öyle güzel yazmışsın ki kimbilir seninle oturduğumuzda neler neler anlatacaksın bana, bekliyorum canım seni heyecanla ;)