Eylül ayının başında okulların da açılmasıyla beraber bayanlar arası toplantılar da başladı malum. Herkes tatilden döndü, Moskova’ya yeniden alışma çabaları başladı, yine sabah kalkıp “Bu gün ne yapsak acaba?” söylentileri Türk hanımlarının evlerinden yükselir oldu.
Biz de arkadaşlarla yine aynı sorunlarımızla baş başa bulduk kendimizi. Hepimiz belli bir mesleği eline almış, çoğumuz bu mesleği Moskova’ya gelmekle elinden kaçırmış ve birkaç şanslımız ise uzun uğraşlardan sonra bir işe girmiş. Birden gün içinde neler yaptığımızı, neler konuştuğumuzu düşündüm de... 10 yılda çok da fazla birşey değişmemiş. Ürkütücü değil mi? İnsana ne kadar da tek düze geliyor...
Biz kızlar buluşunca neler yaparız? Birçoğunuzun “Dedikodu” diye bağırdığını duyabiliyorum. Ama Moskova bana birçok şey öğretti, bunlardan birisi de dedikodu konusunda bayanların, beylerin eline su bile dökemeyeceği...Hiç itiraz etmeyin... Sabah uyanma faslı ile başalamak istemiyorum, klasik ev içi koşuşturmaları. Ama sonrası var elbet... Önce kararlaştırılan yer ve saatte biz kızlar toplanırız. Elbette aramızda ufak gecikmeler olur. Toplanır toplanmaz eğer açsak ki nedense hep öyle oluyor! önce bir restorana oturulur. Restoranda özellikle business lunch(çalışanlara özel çıkarılan bu menu biz çalışmayan bayanları hep çok cezbetmiştir) hadi bilemediniz en azından sezar salata olmalıdır. Keyifli sohbetimizle birlikte tabaklarımızı bir güzel sıyırırız. Bu yemeğe eşlik eden sohbet genellikle ya çocuklarımız olur ya da eşimiz dostumuz. Eğer çocuklarımızdan bahsediyorsak ana konu okul sorunu, eşimizden bahsediyorsak iş saatlerinin akşamları çok uzaması, dostumuzdan bahsediyorsak hafta sonu buluşma planı masumane konular içindedir.
Genelde birçok sorun ekmek kırıntıları ile birlikte masaya yayılır. Çocukların ergenlik çağı sorunları, okul problemleri, arayıp da marketlerde bulamadığımız “x” marka ürünler, bitmek bilmez işkolik eşlerin sorunları, kim geldi, kim gitti, aramıza yeni katılacak mı var, katılanlar sıkılmış mı, neden sıkılmış, bebek bekleyen, doğum yapan.... liste uzar yani. Ama bu konuların arasında biz boğuşurken hesap gelmiş, ödenmiş, masadan kalkılmıştır. Yavaştan mağazalar gezilmeye bile başlanmıştır hatta. Ruh durumuna göre bir iki parça şey alınabilir, ya da mağazalardaki kıyafetler beğenilmeyerek “bu sezon da modeller hiç hoş değil canım” söylentileri ile gününm bir kısmı daha geçer. Burada bir dipnot; bu mağazaların arasında Zara ve Mango olmazsa olmaz, hele bir de araya ayakkabıcı çeşnisi atılırsa süper.
O kadar dolaşmaya yoruluruz tabi, hemen en yakın kafeye. Önerimiz, Cafe House (hele bir de bir kahveye ikinci bedava kuponumuz varsa ne ala), Şokalatnitsa ya da Kafemania. Kahveler içilir –tercihen cappucino- alınan giysi, takı, ev aksesuarı her neyse bir kez daha torbalardan çıkarılır bakılır. Bir de bakmışız ki bir gün daha sona ermiş...
Evet biliyorum, buraya kadar bilmediğiniz hiçbirşey yok. Yani zaten siz bunları görmeye alıştınız, eşinizden, arkadaşınızdan ezberlediniz bile... Ama bilinmeyen birşey var ki o da; ülkemizden bunca kilometre uzakta, ailemizden bunca kilometre uzakta, hatta bazılarımızın kurulu evinden bunca kilometre uzakta en iyi terapi bu kız kıza buluşmalardır. Biz birbirimizin terapisti, biz birbirimizin yoldaşıyızdır. Bizim bu “kız kıza gezmeler”imiz olmasa beyler yandı ki ne yandı... Bir hayal edin...
Ama belirtmeden geçemeyeceğim, biz sadece alışveriş yapıp yemek yemiyoruz, sergi geziyoruz, müzelere gidiyoruz, Moskova sokaklarını keşfediyoruz. Arada sırada da olsa...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder