Sabah erken saatte kalkıp bir telaş kahvaltı hazırlıyorsunuz, aynı telaşla çocukları hazırlayıp kahvaltılarını bitirdiklerinden emin oluyorsunuz. Daha ocağa demliği koyamadan yollara düşüyorsunuz. Herkes evden çıkarçıkmaz bir başka kız kıza görüşme için yollara düşüyorsunuz.
Dün sabah da günüm böyle başladı işte. Moskova Türk Kadınlar Organizasyonunun Moskova’ya yeni gelen üyeleri için hazırladığı kahvaltıya gittim. Tabi ben kalkıp evden çıkıp kahvaltının olduğu yere gidene kadar epeyce acıkmıştım. Restorana girer girmez önce sıcak sonra da mis gibi kahve kokusu yüzümü okşadı. Bir an için sobaya yaklaşmış kedi gibi hissettim kendimi, kışı özlemişim. Yavaştan bayanlar gelmeye başladı, yerimize geçtik oturduk, kahvaltılarımız geldi derken tatlı bir sohbetin içindeydik. 29 Ekim’in hemen ertesi günüydü, akşamki resepsiyon da olmasa farkına varacak mıydık acaba? Nerede Türk bayrakları ile süslenmiş balkonlar, nerede kağıt bayrakları bir sağa bir sola sallayan minik eller. Nerede yan okulda sabah töreninin sesi, nerede içimizi hoplatan, gözlerimizi yaşartan Milli Marşlar...
Derken... Oturduğumuz masanın hemen arkasında, duvara asılmış olan, sesi müziğin sesini bastırmasın diye iyice kısılmış büyük ekran lcd televizyonda bize hiç de yabancı olmayan bir görüntü belirdi. İnsanlar sel olmuş, sokaklarda birşeyler söyleyerek dolaşıyorlar. Mevcut televizyon kanalı Euro News. Ama görüntüde tanıdık gelen, insanların tiplerinin, renklerinin yanısıra ellerinde taşıdıkları birşey. Ekran kırmızı ve beyaz. Ekran Türk bayrağı ile kaplanmış. Moskova’da bir kafede, heryer sanki Türk bayrakları ile donatılmış. İşte o zaman insanın tüyleri diken diken olmaz, yüzüne kocaman bir gülümseme yayılmaz mı?
İstanbul’dan görüntüler ekrana yansıdıkça kafede hep bir ağızdan “aaa” lar yükselirken ve biz bunun mutluluğunu yaşarken, kafenin diğer yanında oturan Ruslar’a takıldı gözüm farketmeden. Bizim tepkimiz elbette onları da etkilemiş, merakla televizyona dönmüşlerdi. Televizyonda neyin anlatıldığını hemen anlamıştık, elbette bu bir önceki günün Cumhuriyet Bayramı kutlamalarıydı. Acaba orada bulunan kaç Rus bunu biliyordu? Ama asıl önemli nokta bundan ziyade bence bizim tepkimize gülümseyerek bakmışlardı. Belki de hayatlarında ilk defa bir şehirde, bir ülkede yabancı olmanın ne olduğunu görmüşlerdi. Yabancı bir şehirde Türk olmak ve bayrağını bir kafenin duvarındaki televizyonda görmek, o bayrak için atılan havai fişekleri izlemek, gururdu.
Aynı görüntüler Türk televizyonlarında akşam haberlerinde de vardı. Bu Türk Halkı’nın belki de çok geç kalmış coşkusu, mutluluğu, hüzünü, özlemiydi. Bu hakkıyla kutlanmış bir Cumhuriyet Bayramıydı. Sabahki sürprizin ardından elbette akşam çok daha dikkatli izledim görüntüleri. İçim mutlulukla doldu, duygulandım gözlerim doldu, hüzünlendim içim acıdı ama en çok o kalabalığın içinde, elinde bayrak taşıyan kişi olmayı ne kadar özlediğimi farkettim. Yine de vücudumdaki her bir hücre fiziksel olmasa da o bayrakların arasında bir uçtu bir geri geldi Moskova’daki evimin koltuğunun üzerine... Daha nice coşkuyla kutlanacak Cumhuriyet Bayramlarına...
Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder