İlk izlediğim korku filmi Halloween değildi. Ama Halloween’ı ilk izlediğimde henüz 10 yaşındaydım yanılmıyorsam. Benim korku filmi tarzında izlemeye başladığım ilk seri film de bu olmuştur. O zamanlar çok korktuğumu hatırlıyorum. Her ne kadar zamanla korku filmlerine karşı bağışıklık kazansam ve artık bu türün bir tutkunu olsam da, on yaşındaki bir kız için gecenin bir saati izlemesi oldukça ürkütücü bir filmdi. Kim derdi ki bu filmin acımasız karakteri, iri yarı ve vahşi Michael Myers günün birinde altı yaşında karşıma çıkacak ve neredeyse ona üzüleceğim…Neredeyse…
Hemen hemen her çıkan iyi yapım korku filmini izlerim, hatta bunu bir tutku olarak da görebilirsiniz. Ama bu filmlerdeki, acımasız ve vahşi katillerin nasıl doğduğunu, yani doğmak darken nasıl böyle vahşileştiklerini merak etmişliğim yoktur. Aslında korku filmi bence, patlamış mısırınız ve soğuk içeceğiniz elinizde, ekranın karşısında dehşet sahnelerinde gözünü kapamadan izlemeye çalışırken deşarj olma ve belki bir parça da günlük yaşamın sorunlarından uzaklaşma sebebidir. Evet, ben de eski filmleri mumla arayanlardanım. Nedeni ise artık korku filmlerinin ya alışkanlık yarattığından ya da artık işlenecek çok da ilginç konu kalmadığından çok tahmin edilebilir olması. Bu nedenle belki de Halloween konusu ile beni çok cezbetti. Çünkü filmede farklı bir konu yakalama kaygısı yok, efektlerle ortalığı cehenneme çevirme ya da sırf insanların ağzı sonunda bir karış açık kalsın diye sürpriz yapalım kaygısı da yok. Sadece bir korku filminin sıradan tadı var. Bol kan, dehşet ve iri kıyım bir psikopat. Hazır sözü geçmişken, Michael Myres’ı oynayan Tyler Mane ise cüssesi ile bu karaktere tam oturmuş doğrusu. Daha sahnede boy gösterir göstermez, hiçbirşey yapmasa da insanı korkutacak cinsten bir tipi var…
Fimlimizin baş kahramanı –kahraman kelimesi tabi pek uymadı belki baş psikopatı demek lazım- Michael Myres daha altı yaşındadır. Zor bir çocukluk geçirmektedir. İlgisiz, sorumsuz ve bir o kadar da sinir bozucu çalışmayan baba, ailesini geçindirmeye çalışan bu sebeble de striptiz barlarda dans eden bir anne, kendini beğenmiş ve bir o kadar da kafayı sekse takmış bir abla ve bütün bunlardan habersiz, saf ve masum bir bebek kız kardeş, sürekli evde bağrış çağrış ve kavga arasında altı yaşında bir çocuk nasıl sağlıklı kalabilir ki? Elbette bu koşullarda yaşayan herkes psikopat olmuyor ama bu çocuk ilerde nasıl biri olacağının o yaşlardayken sinyalini vermeye başlıyor. Bilirsiniz ki Myres’ın en bilinen özelliği maskesidir ve o daha altı yaşında maskelere takıntı yapmış. Hayvanları öldürürken bile maskesiz bunu yapmıyor. Ne yazık ki bu vahşi hareketleri hayvanlarla sınırlı kalmıyor. Okulda da sürekli dışlanan ve küçük görülen Michael ilk katliyamına Halloween günü imzasını atıyor. Kız kardeşi, kızkardeşinin sevgilisi ve babasını vahşice öldüren Myres, gayet soğukkanlı bir şekilde evlerinin merdiveninde kucağında aslında içten içe çok sevdiği bebek kardeşi ile bulunur ve anında akıl hastanesine yatırılır. Hapisane şeklindeki hastane ne yazık ki bu psikopatı sadece 21 yaşına kadar tutabilir. Hastaneden kaçan Myres bu defa da küçük kız kardeşinin peşine düşer.
Peşin peşin belirtmekte fayda var. Eğer kan görmekten hoşlanmıyorsanız bu film hiç size göre değil. Bunun yanısıra bir çocuğun bir psikopata dönüşünü gösteren gerilimli bir film ve gerilim filmi sevenlere bir gece ışıkları kapatıp, popcorn ve içeceğinizle seyretmenizi öneririm. Halloween’ın orjinal dilindeki DVD’sini, Garbuşka’dan 200rubleye alabilirsiniz. İyi seyirler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder