Türkiye yana yana kavruldu. Ormanlar heba oldu, barajlar kurudu, herkes sıcaktan şikayetçi, su yok. Biz de burada balık olacağız yakında. Neden? Yağmurdan. Ben sıcak istiyorum, kavrulmak istiyorum, sandaletlerimi ve askılı kıyafetlerimi bugün ya yağarsa korkusu olmadan giymek istiyorum. En iyisi Türkiye’deki arkadaşlarıma hediye olarak bir parça yağmur bulutu, bir kavanoz da serin hava götüreyim. Görünen o ki onları matruşka ya da benzer hediyeliklerden daha mutlu edecek bu...
Bu yıl Moskova’nın gök kubbesi delindi. Yağmurları durdurabilene aşkolsun. Sabah kalkıyorum günlük, güneşlik mis gibi bir hava. Pencereleri usul usul açıyorum ki güneşin taze ışıkları salına salına girsin içeri. Öğlene doğru, bulutlar toplamaya başlıyor, öğleden sonra sanki tamamen farklı bir gün. Sanki sabah başka bir tarihte uyandım öğleden sonra başka bir tarih. Ya da sabah başka şehirde, öğleden sonra bambaşka bir şehirdeyim.
Yine de Moskova’nım diğer yanlarına nasıl alıştık, benimsediysek buna da alıştık sanırım. Hava sabah nasıl olursa olsun şemsiye ve ceketsiz çıkmanın bu şehirde hata olduğunu biliyoruz yani.. Ama insan memleketindeki susuzluğu, yangınları ve cayır cayır kavrulan şehirleri görünce bu ne haksızlıktır demekten de kendini alamıyor. Hani iki ülkeyinin hava durumunu toplayıp ikiye bölsek harika olacak gibi...
Havasal durumları bir kenara bırakırsak eğer, geçenlerde Cumartesi günleri bizim arka tarafta açılan pazara bir uğrayayım dedim. İki taraflı çadırlar kurulmuş, kıyafet, et, peynir, meyva, sebze toplasanız en fazla 20 stand karşılıklı dizilmiş. Peynir, kıyafet ve et standlarını direk es geçerekten toplasanız 10 tane etmeyecek sebze-meyva standlarına saldırıdm ama ne çare? Bütün standlarda hemen hemen aynı ürünler ve çoğu ya hormınlu ya da astronomik fiyatlarda. Yine de birkaç bağ (Türkiye’deki bağların onda biri kadar) ıspanak ve yarım kilo taze Ayşe Kadın fasulye bulmanın sevinci ile evin yolunu tuttuğumda, birden halime acımadan edemedim. Şimdi dedim içimden, Türkiye’de olsam, pazarda sayamayacağım standın içinden, sayamayacağım sayıda sebze ve meyvanın içinde, ne alacağımı şaşırırdım...
Neyse diyip, olana şükredip yolumuza devam edeceğiz. En azından burada yağmur var, kuraklık yok diye avunacağız ve sevgili ülkeme bol bol yağmur dileyeceğim içimden. Türkiye’deki tüm dostlara serin ve keyifli, bol sulu bir yaz, Moskova’daki tüm dostlara da bol güneşli, az yağmurlu bir yaz dileklerimle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder