Moskova Uluslararası Kadınlar Kulübünün her kış, yeni yıl öncesi büyük bir kermesi oluyor. Pazartesi günü de yine kermesin yolları taştandı haliyle... Eh alışveriş olur da biz bayanları kim tutar? İlk zamanlar bu kermes bana otantik bazı eşyaları bulma fırsatıydı. Oldum olası ülkelere ait otantik şeylere bayılmışımdır. Eh bundan 7-8 yıl önce uygun fiyata bu tarz ürünleri burada bulmak çok zordu. Bu yüzden de asla aksatmadım bukermesi. Üstelik kermesin amacı da alışveriş çılgınlığının edepsiz yüzünü bir parça da olsa gölgeliyordu. Evet biliyorum, bu bir bahane olamaz. Yardım amaçlı bile olsa alışveriş...alışveriştir işte...
Ancak zamanla işin rengi değişmeye başladı. Artık Moskova’da bulamadığınız bir otantik eşya kalmadığı gibi bu kermes de gittikçe pahalı bir hal alır oldu. Yine de işin ucunda sadece yılda bir defa düzenlenenm bir kermes var ve eğer bugün gitmezsem ne yaparım sonra 1 yıl boyunca... İşte alışveriş canavarının canlandığı andır... ne kadar bastırmaya çalışırsam çalışayım, o içimden kibirli ve kendini beğenmiş edası ile çıktı bir kere laf dinletemem ki... Her yıl bunun mücadelesini verir, içimdeki IWC Kış Kermesi canavarına laf dinletmeye çalışırım, olmaz. Ama birkaç yıldır işin püf noktasını buldum sanırım. Kendime bir hedef belirledim. Yoksa yakında Moskova’ya gelen bütün tuıristler müze gezi programlarının içine benim evimi de dahil etmek zorunda kalacaklardı. Bundan 3 yıl önce kermesde bir o yana bir bu yana koşturup benim alışveriş canavarımın diğerlerinin arasından sıyrılıp, standlara yanaşabilmek için iki yanındakileri itekleyerek sıkışmaya çalışmasını izlerken birden silkelenme ihtiyacı duydum. Ne yapıyorum ben? İşte tam o sırada iki masa ilerdeki Senegal masası gözüme ilişiverdi. O ne güzel masklardı öyle. Evet çok ucuz değillerdi ama her biri birbirinden güzel göründü gözüme. Evde 2 yıl önce aldığım Kamerun maskesi geldi ve Türkiye’de yaşarken eşimin Etiyopya’dan getirdiği büst canlanıverdi benliğimde. İşte amacımı bulmuştum... Mask kolleksiyonu yapacaktım ve buna şu anda başlayacaktım. O andan itibaren kermesde stand kurmuş diğer tüm ülke masaları gözümde silindi. Artık sadece Afrika ülkeleri ilgimi çekiyordu.
İşte o gün bu gündür amacım bellidir, hedefim Afrika masalarıdır. Aslında heryerde mask bulmak mümkün ama işin sırrı o maskları geldiği ülkenin insanından sorarak ve öğrenerek almada. Geçen yıl Senegal standından aldığım bereket maskı gibi. Hoş gerçi bu maskların çoğu ya bereket getirsin ya da savaşçı ruhu ortaya çıkarsın diye ama işin zevki ne biliyor musunuz? Eve gelip de maskların asılı olduğu duvara bir yenisini asıp karşısına geçip “Süper oldu” demek. Artık duvarımda 2 Senegal, 1 Kamerun, 1 Kongo ve bir de hangi ülkeden aldığımı hatırlamadığım masklarım var. Tabi artık akıllandım, maskı aldıktan sonra hemen bir kenara not ediyorum nereden aldığımı.
Kermese gelince. Her yıl olduğu gibi bu yıl da tüm kermesi tek tek gezdik arkadaşımla. Sadece bir defa gezebildik. Bunu özellikle belirtiyorum çünkü genellikle arkadaşlar olayın abartısına kaçıp birkaç defa yeni birşeyler bulma umudu ile geziyorlar. Tabi o da mantıklı bir yaklaşım, o kalabalıkta görmediğim pek çok şey olduğundan eminim. Ama zaten bu tarz alışverişlerde bence ilk görüp vurulduğun doğru seçimdir. Zaten fark etmeden bilinç onu görür görmez seçmiştir ve bu durumu bulandırmanın anlamı yoktur. Maskımın dışında, bir adet Türkmen el yapımı ipek kilim aldım. Kilimlere olan ilgim ta çocukluk yıllarıma dayanır ve her sene kermesde kilim, halı türü ürünler çeşitli standlarda olur ancak ben hiç almak için istek duymazdım. Ama bu kilimi görür görmez naturel renkleri resmen beni cezbeddi. Tabi bir kermese gelip de bebek almadan da omaz. Elif ve ben birer Ukrayna bebeği aldık. Pek iyi hatırlamamkla birlikte ya Peru ya da Meksika standından da yine birlikte duvar panosu. Zaten ikili satılıyorlardı, bir paket alıp paylaştık. Onun dışındaki ufak tefek şeyleri saymıyorum ama özellikle aldığımız birşey bizce çok anlamlıydı. (Özellikle Elif için. Bu konudaki hassasiyeti düşünülürse...) Bir standda sokak köpekleri için birbirinden şirin kart postallar satılıyordu. Siyah beyaz kedi ve köpek fotoğrafları. Tabi geliri hayvanlar için kullanılıyor. Ama aldığımız kartlar doğruca Eskişehir’e gidecek, eskişehir Hayvanları Korunuma Derneğine(EHKD). Kimbilir belki EHKD’nin kermesi için başka sürprizler de gidebilir...
Bu arada heralde kermesde standlara yayılmış bütün o eşyalar, hediyelikler ve sanat eserlerinin içinde bir güzellik vardı ki kimsenin onu almaya parası yetmez. Hindistan standında canlı renklerle dokunmuş kumaşların üzerine yüzü koyun yatmış, elinde şahmaran bileziği ile yumuk yumuk elli, tatlı suratlı bir kız çocuğu. Alışveriş canavarları egolarını tadmin ededursunlar, o gürültüde ve kargaşada bu küçük, sevimli kız çocuğu sere serpe yatmış mışıl mışıl uyuyor. Dokunup uyandırmaya kıyamasak da fotoğraf almayı ihmal etmedik elbette.
Son olarak kermese gelip de uğramadan asla çıkmayacağımız salondaydı sıra. Her ülkenin kendi yemeklerini tanıttığı bölüm. Öznce tamamını turladık, T.C Büyükelçiliğinin standına öncelikle uğradık. Yazık ki sarmalar bitmişti bile ama acılı ezmeli ekmekler süperdi. Ellerinize sağlık arkadaşlar... ama değişik mutfak deneme arzumuz giderek kabarırken kararımızı Lübnan masasında kılaraktan tabaklarımızı doldurduk. Yemekler Moskova’daki Sultana restorandan geliyormuş. İyi bir yerden geldikleri zaten belliydi, gerçekten çok lezzetliydiler. Hele bir köfte yedik, bizim içli köftenin esmer bulgurla yapılmışı. Heralde bizim mutfağımıza çok yakın olduğu için olsa gerek, çok beğendik.
Sonunda bir kermes daha geride kaldı. Ama şu bir gerçek ki her yıl bir öncekinden daha pahalı oluyor standlar. Yine de bu kadar çok kültürü bir arada bulabileceğimiz tek yer olması bakımından bence kesinlikle gezilmesi gereken bir kermes. Eh tabi bir de hedefiniz olursa alışveriş de keyif oluyor. Ne yapalım artık bir yıl bekleyeceğiz yeni kermes için. Beklemek çok zor olmasa da...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder