Alien filmini izlemeyen var mıdır acaba? En azından herkes biliyordur bu sanat harikası filmi. Bahsettiğim sadece oyuncuların karakterleri ile mükemmel uyumu ya da yönetmenin ne harika bir iş çıkardığı değil. Görüntü yönetmeninin bizi mest eden efektleri de değil. Ya da insanın içini hoplatan ve bunu tam da zamanında yapan müziklerinin harika uyumu da değil. Evet bunların hepsi bir sinemasever olarak tekdirimi kazandı ve sonunda gidip filmin serisinin dvd’lerini almama neden oldu ama benim asıl burada bahsettiğim güzellik o yaratıkların yaradılışı... Evet şimdi diyeceksiniz ki Alien’in nesi güzel, uzun boyunlu çift ağızlı, kara, kaygan bu yaratık güzelden öte korkunç değil midir? Hayır değildir o güzel hatta güzel ötesi bir yaratık benim için. Çünkü bir insan oğlu tarafından yaratıldı, hem de kalemle, boyayla... Nasıl bir hayal gücüdür ki bu böylesine bir yaratığa can verdi sanatıyla... Nasıl bir hayal gücüdür ki bu seyredenleri hayrete düşürürken bir yandan korkuttu... Nasıl bir hayal gücüdür ki bu filmi ölümsüz kıldı...
H.R Giger kim mi? O bir heykeltraş
O bir dekaratör
O bir ressam
O bir grafiker
O bir mimar
O bir dahi
O bir muhteşem insan
O Alien’in ve Species filmlerindeki yaratıkların babası
………….
Hatta bu kelimeler yeterli bile kalmaz O’nu anlatmaya. Bu karamsar, ürkütücü hatta korkutucu, bazen iğrenç gelebilecek resimlerin dahi yaratıcısı… Hatta siz de resimlerini görünce, belki benim tanımlamalarıma yeni şeyler ekliyebilirsiniz…
Şimdi düşünürsünüz ki böyle resimleri yapan bir zihniyet kesin sorunlu bir çocukluğa sahip olmuştur… Ama yanılırsınız… 1940 yılında İsviçre’nin Chur kasabasında doğan ve o zamanlar elbette bu başarılara imza atacağı bilinmeyen Giger son derece sade, sessiz ve sakin bir çocukluk yaşar. Resimlerine baktığınızda tahmin edebileceğiniz gibi iki büyük ressamdan etkilenir. Elbette büyük ressam ve bir başka dahi Salvador Dali ki onun hayal gücüne ulaşabilen henüz olmamıştır yeryüzünde ve Jean Cocteau…
Ama Giger bir adım daha öne gitti, yaptığı resimler yeni bir akım yarattı, bio-sürrealizm… ve 1966 yılında airbrush ile tanıştı. İşte ne olduysa bu sanat harikası aletle tanışmasından sonra oldu ve resimleri çağ atladı, düşsel gücüyle de birleşip muhteşemler yarattı. Yaptığı resimler öyle harikaydı ve öyle çok ayrıntıyı içinde saklıyordu ki… Resme defalarca ve defalarca bile baksanız, her baktığınızda yeni bir ayrıntıyı hayret ve hayranlıkla farkediyordunuz…
1978 yılında Alien filminin unutulmaz ve kült olmuş yaratığını tasarladı. Bu tasarımı sayesinde 1980 yılında ödül aldı. Böylesine bir yaratık nasıl bir insanın beyninde ve kaleminin ucunda şekkillenebilirdi ki... Hayranlarının sayısı hızla artmaya başladı... Ama yetinmedi bu tasarımını, değim yerindeyse çocuğunu daha da geliştirdi ve serinin üçüncü filminde Ellen Ripley’nin karşısına yeni yüzüyle çıkardı. Amiga'nın muhteşem Adventure Darkseed'in grafiklerini yaptı.Birçoklarının ilgiyle izlediği film Species’deki güzeller güzeli yaratığın da babası oldu... Resimlerini iyice incelerseniz göreceksiniz ki hayal gücünü besleyen en önemli unsur insan vücudu, özellikle de omurga. İnsan vücudunun güzelliği ve olağan dışı özelliklerini düşsel dünya ile birleştirmesi mükemmel çalışmalara sahne olmuş...
Bütün bunların dışında albümlere uçuk hatta kaçık, aykırı kapaklar hazırlamasıyla ün saldı. Debbie Harry: Koo Koo ve Emerson, Lake adn Palmer: Brain Salad Surgery albümleri, Rolling Stones dergisinin hazırladığı en iyi 100 albüm kapağı içerisinde yeraldı. Korn grubunun as elemanı Jonathan Davis için bio-mekanik bir mikrofon hazırladı.
Bazen öyle uçtu öyle uçtu ki normal insanlar onun bu hayal ürünü dizaynlarına erişemediler. Öyle ki Batman filmi için hazırladığı özel Batmobil o kadar fantastikti ki cesaret edip kullanamadılar…
Şimdi ne mi yapıyor? Eminim yeni projelere imza atıyor hem de İsviçre’nin Chateau bölgesindeki, eski bir şatodan bozma ve içerisinde eserlerinin sergilendiği müzesinde...
O fantastik sanatın efendisi...
H.R Giger kim mi? O bir heykeltraş
O bir dekaratör
O bir ressam
O bir grafiker
O bir mimar
O bir dahi
O bir muhteşem insan
O Alien’in ve Species filmlerindeki yaratıkların babası
………….
Hatta bu kelimeler yeterli bile kalmaz O’nu anlatmaya. Bu karamsar, ürkütücü hatta korkutucu, bazen iğrenç gelebilecek resimlerin dahi yaratıcısı… Hatta siz de resimlerini görünce, belki benim tanımlamalarıma yeni şeyler ekliyebilirsiniz…
Şimdi düşünürsünüz ki böyle resimleri yapan bir zihniyet kesin sorunlu bir çocukluğa sahip olmuştur… Ama yanılırsınız… 1940 yılında İsviçre’nin Chur kasabasında doğan ve o zamanlar elbette bu başarılara imza atacağı bilinmeyen Giger son derece sade, sessiz ve sakin bir çocukluk yaşar. Resimlerine baktığınızda tahmin edebileceğiniz gibi iki büyük ressamdan etkilenir. Elbette büyük ressam ve bir başka dahi Salvador Dali ki onun hayal gücüne ulaşabilen henüz olmamıştır yeryüzünde ve Jean Cocteau…
Ama Giger bir adım daha öne gitti, yaptığı resimler yeni bir akım yarattı, bio-sürrealizm… ve 1966 yılında airbrush ile tanıştı. İşte ne olduysa bu sanat harikası aletle tanışmasından sonra oldu ve resimleri çağ atladı, düşsel gücüyle de birleşip muhteşemler yarattı. Yaptığı resimler öyle harikaydı ve öyle çok ayrıntıyı içinde saklıyordu ki… Resme defalarca ve defalarca bile baksanız, her baktığınızda yeni bir ayrıntıyı hayret ve hayranlıkla farkediyordunuz…
1978 yılında Alien filminin unutulmaz ve kült olmuş yaratığını tasarladı. Bu tasarımı sayesinde 1980 yılında ödül aldı. Böylesine bir yaratık nasıl bir insanın beyninde ve kaleminin ucunda şekkillenebilirdi ki... Hayranlarının sayısı hızla artmaya başladı... Ama yetinmedi bu tasarımını, değim yerindeyse çocuğunu daha da geliştirdi ve serinin üçüncü filminde Ellen Ripley’nin karşısına yeni yüzüyle çıkardı. Amiga'nın muhteşem Adventure Darkseed'in grafiklerini yaptı.Birçoklarının ilgiyle izlediği film Species’deki güzeller güzeli yaratığın da babası oldu... Resimlerini iyice incelerseniz göreceksiniz ki hayal gücünü besleyen en önemli unsur insan vücudu, özellikle de omurga. İnsan vücudunun güzelliği ve olağan dışı özelliklerini düşsel dünya ile birleştirmesi mükemmel çalışmalara sahne olmuş...
Bütün bunların dışında albümlere uçuk hatta kaçık, aykırı kapaklar hazırlamasıyla ün saldı. Debbie Harry: Koo Koo ve Emerson, Lake adn Palmer: Brain Salad Surgery albümleri, Rolling Stones dergisinin hazırladığı en iyi 100 albüm kapağı içerisinde yeraldı. Korn grubunun as elemanı Jonathan Davis için bio-mekanik bir mikrofon hazırladı.
Bazen öyle uçtu öyle uçtu ki normal insanlar onun bu hayal ürünü dizaynlarına erişemediler. Öyle ki Batman filmi için hazırladığı özel Batmobil o kadar fantastikti ki cesaret edip kullanamadılar…
Şimdi ne mi yapıyor? Eminim yeni projelere imza atıyor hem de İsviçre’nin Chateau bölgesindeki, eski bir şatodan bozma ve içerisinde eserlerinin sergilendiği müzesinde...
O fantastik sanatın efendisi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder